cross

Artık Yayınlara Mesajınızı Gönderebilirsiniz!

Devam etmek için ENTER'a basın.

Meraklısına Modernizm Eleştirisi: Uysallar

Netflix’in en sıradışı yerli yapımlarından biri olan Uysallar, 30 Mart’ta seyircisi ile buluştu. Hakan Günay’ın yazıp Onur Saylak’ın yönettiği, psikolojik drama ve komedi alanlarındaki dizi 8 bölümden oluşuyor. Öner Erkan, Haluk Bilginer, Uğur Yücel ve Songül Öden gibi isimler; Uysallar ile bir araya geliyor ve seyirci ile ortak bir dert paylaşmaya başlıyor.

Konu insan ve ülke eleştirisi olunca her seyirci kitlesinin çeşitli hassasiyetleri olduğu söylenebilir. Göndermelerini yapmaktan çekinmeyen, aleni mesajları olan ama bir yandan bu hassasiyetlere incelikle yaklaşan bir yapım Uysallar.

Spoilerlı bir Uysallar eleştirisini yapacak olursak, dizi 40’lı yaşlarındaki Oktay Uysal’ın (Öner Erkan) ailesini ve ülkeyi terk edecekken havalimanında kararında vazgeçmesi ve evine geri dönmesi ile başlıyor. Güzel bir aileye, çocuklara, maddi olanaklara ve mesleki başarıya sahip bu adamın tüm bu imkanlarına rağmen hissettiği kaçma isteği, dizinin en başından itibaren seyirciyi düşündüren bir merak ögesi oluyor. Sorunun cevabı ise, karakterin sıkılması oluyor. Evet, sıkılmak! Hayatındaki monotonluğu değiştirmek adına zamanında babası tarafından karşı çıkılan hayalini gerçekleştirmeye gidiyor ve punkçı oluyor. Hatta diğer punkçılarla beraber bir grup bile oluşturuyor ve kendisine “Anakara” adında bir dünya inşa ediyor. Evsizlerle dans ettiği, tacizcileri kovaladığı ve kendi özgürlüğünü aramak adına içinde bulunduğu her girişim, seyircinin yüzüne bir gülücük konduruyor. Sıradan bir adamın mutlu bir aile tablosu adı altında yaşadığı tüm bunalımlar, çeşitli metaforlar ve mesajlar ile gözler önüne seriliyor.

Metaforlar anne karakteri Nil Uysal’ın (Songül Öden) hikâyesiyle devam ediyor. Nil, anne olduktan sonra işi bırakıyor ve 17 sene sonra çalışma hayatına geri dönmek istiyor. Yaşından dolayı kimse tarafından kabul edilmeyen ve çareyi estetik operasyon yaptırmakta bulan Nil, günün sonunda iş bulamasa bile belli bir kitleye dahil olabilmek adına çalışıyormuş gibi yaparak seminerlere katılıyor, iş yemeklerine gidiyor hatta kendine bir sevgili bile buluyor.

Dizinin ilerleyen bölümlerinde evin diğer üyelerinin yaşadıkları sıkıntılara da yer veriliyor. Evin büyükbabası Olcay Uysal (Uğur Yücel) demans hastası karısını bir bakıcı ile aldatıyor. Evin abisi Ege (Umut Yeşildağ) üniversite sınavına geç kalınca onu içeri almayan sınav görevlisini takip ediyor ve kendisine bir ders verebilmek adına o da sınav görevlisinin bir sınava geç gitmesine sebep oluyor. Ege karakteri ile eğitim sistemi ve bunun gençlere olan etkisi de masaya yatırılmış oluyor. Dizi hız kesmeden devam ederken cezaevi inşaatındaki devlet görevlisi Berhudar (Haluk Bilginer) ve onu denetleyen devlet memurları aracılığı siyasi göndermeler de yapılıyor.

Dizi devamında bütün karakterlerin tek bir odaya konulması ve odadan çıkmalarının tek şartı olarak birbirlerine yapacakları itiraflar ön koşul olarak konuluyor. Böylece karakterlere olan tüm bakış açımızın değiştiği, seyirciyi derinden etkileyen sahneler yaşanıyor. Dizi modernizme yaklaşımı ve oyunculukları ile seyirciyi oldukça tatmin ediyor. Hem mizah yönü güçlü hem de oldukça düşündürücü bu diziyi herkese tavsiye ediyoruz!

Güncel dizi, film ve daha birçok haberi takip etmek için Radyo Bilkent’in Twitter ve Instagram hesaplarına göz atmayı unutma!