cross

Artık Yayınlara Mesajınızı Gönderebilirsiniz!

Devam etmek için ENTER'a basın.

Sarı Yüz – Hırsın ve Kimliğin Kesiştiği Bir Hikâye

R.F. Kuang, Babil (Babel) ile kazandığı başarının ardından bu kez bambaşka bir dünyaya kapı aralıyor. Sarı Yüz (Yellowface), okuru yayıncılık sektörünün parlak ama bir o kadar da karanlık yüzüyle tanıştırırken, kimlik, temsil ve ahlak gibi konuları sert ama bir o kadar da eğlenceli bir dille ele alıyor. Hikâyenin merkezinde, kariyerinde istediği çıkışı bir türlü yakalayamayan June Hayward var. June, yazarlık dünyasında sivrilmeyi başaramamış, yazarlık dünyasında görünmez sayılabilecek bir isim. En yakın arkadaşı Athena Liu ise tam tersi; genç yaşına rağmen ödüller kazanmış, kitapları çok satan, Asya kökenli ünlü bir yazar. Her şey, Athena’nın talihsiz bir kazada hayatını kaybetmesiyle başlıyor. O an June’un önüne belki de hayatında bir daha karşısına çıkmayacak bir fırsat geliyor: Athena’nın yayımlanmamış el yazması.

June, bu el yazmasını alıp kendi eseriymiş gibi yayımlatma kararı alıyor ancak kitap Asya tarihiyle ilgili olduğu için, insanlar onu Asyalı sanmaya başlıyor. O da bu yanılgıyı düzeltmek yerine sessizce avantaja çeviriyor. İşte tam burada roman, yalnızca bir “eser hırsızlığı” hikâyesi olmaktan çıkıp kimliğin ve ahlaki gri alanların romanına dönüşüyor. June’un zihninden geçenleri, kendini haklı çıkarma çabalarını ve giderek daha fazla batışını okurken hem öfke hem de tuhaf bir merak hissi yaşıyoruz.

Kuang, bu hikâyeyi genç okurlara hitap eden bir tempoyla anlatıyor. Sosyal medyanın gücü, linç kültürü, imaj yönetimi ve yayıncılık sektörünün içten içe işleyen rekabeti, romanın her satırına sızıyor. Karakterler o kadar gerçekçi ki bazen bir tweet dizisi okuyor, bazen de internette dönen edebiyat tartışmalarının ortasında kalmış gibi hissediyoruz. Anlatımda mizah var, ironi var, ama bunların altında ciddi bir toplumsal eleştiri yatıyor. Özellikle “Kimin hangi hikâyeyi anlatma hakkı var?” sorusu, romanın asıl omurgasını oluşturuyor.

Sarı Yüz, okuru sadece olay örgüsüyle değil, karakter çözümlemeleriyle de içine çekiyor. June’un gözünden baktığımızda, bazen onun yaptığı şeyleri sorguluyor, bazen de istemeden hak verir gibi oluyoruz. Bu ikili duygu hâli, kitabı elden bırakmayı zorlaştırıyor. Tıpkı bir dizi maratonundaymışız gibi, “bir bölüm daha” diyerek sayfaları çeviriyoruz. Son sayfaya geldiğinizde ise yalnızca bir roman değil; aynı zamanda hırsın, fırsatçılığın, temsilin ve sosyal medyanın etkilerini sorgulatan bir deneyim yaşamış olacaksınız.

Eğer modern dünyada başarıya giden yolların ne kadar karmaşık olabileceğini görmek, yayıncılık sektörünün parlak ışıkları altında dönen gölgeleri keşfetmek ve tüm bunları hem eğlenceli hem de düşündürücü bir hikâye eşliğinde okumak istiyorsanız, Sarı Yüz size tam olarak bunu sunuyor.

Daha fazlası için Radyo Bilkent’i sosyal medya hesapları üzerinden takip etmeyi unutma!